Yeni yıl yeni yıl yeni yıl herkese kutlu olsun,
Yeni yıl yeni yıl yeni yıl herkese mutlu olsun...
31 Aralık 2009 Perşembe
30 Aralık 2009 Çarşamba
29 Aralık 2009 Salı
V for Volkan, b for birthday...
Sözün bittiği yer!
Yerin çok da önemi yok... Deniz üstü olmuş olmamış kime ne!
Yerin çok da önemi yok... Deniz üstü olmuş olmamış kime ne!
18 Kasım 2009 Çarşamba
Rüyalar Gerçek Olsa, Seni Her Gün Görürdüm...
Hayatta iki kere sabah uyandığım zaman yeniden doğmuş gibi oldum.
1) Askerlik yaparken bir sabah öyle uyandım ki, sanki o gün benim askerlikte kısa bir tatil sonrası ilk günüm gibiydi.
Bir akşam rüyamda Gaziantep'ten kalkıp Ankara'ya gittim, evin sokak kapısını açtım, salona, mutfağa, odama ve diğer odalara tek tek girip baktım. Duvarlara elimi sürterek yürüdüm. Havayı kokladım. Yaz sıcağı içinde ev serinliği ve gölgesini hissederek, havayı soluyarak tüm anı içimde hissettim.
Sabah uyandığıda ben eve gidip gelmiş biriydim.
Asker değildim artık. Ya da oradaki artık dünkü ben değildim.
2) Dün rüyamda birini gördüm...
...
Ve sabah çok rahat uyandım.
Yeni bir ruh haliyle. Yeni bir ben olarak.
Zaman herşeyin ilacı gerçekten. Yeter ki dayanacak sabır ve azmi gösterebilelim.
Bir diğer bakış: Kalbimin sesi beni koruyor!
1) Askerlik yaparken bir sabah öyle uyandım ki, sanki o gün benim askerlikte kısa bir tatil sonrası ilk günüm gibiydi.
Bir akşam rüyamda Gaziantep'ten kalkıp Ankara'ya gittim, evin sokak kapısını açtım, salona, mutfağa, odama ve diğer odalara tek tek girip baktım. Duvarlara elimi sürterek yürüdüm. Havayı kokladım. Yaz sıcağı içinde ev serinliği ve gölgesini hissederek, havayı soluyarak tüm anı içimde hissettim.
Sabah uyandığıda ben eve gidip gelmiş biriydim.
Asker değildim artık. Ya da oradaki artık dünkü ben değildim.
2) Dün rüyamda birini gördüm...
...
Ve sabah çok rahat uyandım.
Yeni bir ruh haliyle. Yeni bir ben olarak.
Zaman herşeyin ilacı gerçekten. Yeter ki dayanacak sabır ve azmi gösterebilelim.
Bir diğer bakış: Kalbimin sesi beni koruyor!
3 Kasım 2009 Salı
Puşkin...
Tutsak
Demir parmaklıkların ardındayım, küflü karanlıkta.
Avluda genç bir kartal,
Üzgündür dostum, kanat çırparken,
Unutulmuş tutsaklığında,
Gagalarken kanlı yemini pencerenin dibinde.
Fırlatır gagaladığını, gider bakar bakar pencereden.
Ve sanki aynısını düşünmüşüz gibi,
Bakışıyla, çığlığıyla seslenir bana,
Haykırır:"Vakit geldi artık dostum,uçalım!
Bizler özgürlüğün kuşlarıyız,
Oraya! Bulutların ardında dağların beyazlandığı yere,
Oraya! Denizin gökyüzüyle buluştup mavileştiği yere,
Oraya! Yalnız rüzgarlarla benim gezindiğimiz yere."
(1822) A.Sergeyeviç Puşkın
Türkçe:Haluk Madencioğlu
Demir parmaklıkların ardındayım, küflü karanlıkta.
Avluda genç bir kartal,
Üzgündür dostum, kanat çırparken,
Unutulmuş tutsaklığında,
Gagalarken kanlı yemini pencerenin dibinde.
Fırlatır gagaladığını, gider bakar bakar pencereden.
Ve sanki aynısını düşünmüşüz gibi,
Bakışıyla, çığlığıyla seslenir bana,
Haykırır:"Vakit geldi artık dostum,uçalım!
Bizler özgürlüğün kuşlarıyız,
Oraya! Bulutların ardında dağların beyazlandığı yere,
Oraya! Denizin gökyüzüyle buluştup mavileştiği yere,
Oraya! Yalnız rüzgarlarla benim gezindiğimiz yere."
(1822) A.Sergeyeviç Puşkın
Türkçe:Haluk Madencioğlu
30 Ekim 2009 Cuma
Cumhuriyet Resepsiyonu 2009
Böyle birşey görmeyi hiç beklemiyordum...
Bu kadarına daha hazır değildim... Değildik!
Biraz daha alıştırsalar, az daha bekleseler el çırpar, marş ile hafif kalça sallar ve hatta ortama da uyardım!
Bu kadar sakil bu kadar basit bir kutlamayı kim düşündü acaba? Buna kim olur verdi?
O salondakilerin hiç birisi olayın farkında değil kanımca. Oynanan oyunu da anlayamamışlar, neye alet olduklarını da.
Atatürk yakında kukla formatına, bezden bebek formatına girerse şaşmayın... Gidişat bu yönde.
Buna kişiyi ve fikileri zaman içinde sakız yapmak denir! Yok etmenin bir yoludur. Değersizleştirme, enflasyon ile eritme, yok etme.
"Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir"
Resepsiyonda bulunan davetlilerin hiç birisi bence "olayı" anlamamış. Fikirleri anlamamış...
...
Senin dalın yaprağın, biz senin fidanların.
Biz, bunları yapmadık.
Sen elbette bilirsin, bilirsin Mustafa Kemal:
Elsiz-ayaksız bir yeşil yılan.
Yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal!
Hani bir vakitler Kubilay'ı kestiler.
Çün buyurdun! Kesenleri astılar
Sen uyudun. Asılanlar dirildi.
Mustafa'm! Mustafa Kemal'im!
...
(A.İ)
Bu kadarına daha hazır değildim... Değildik!
Biraz daha alıştırsalar, az daha bekleseler el çırpar, marş ile hafif kalça sallar ve hatta ortama da uyardım!
Bu kadar sakil bu kadar basit bir kutlamayı kim düşündü acaba? Buna kim olur verdi?
O salondakilerin hiç birisi olayın farkında değil kanımca. Oynanan oyunu da anlayamamışlar, neye alet olduklarını da.
Atatürk yakında kukla formatına, bezden bebek formatına girerse şaşmayın... Gidişat bu yönde.
Buna kişiyi ve fikileri zaman içinde sakız yapmak denir! Yok etmenin bir yoludur. Değersizleştirme, enflasyon ile eritme, yok etme.
"Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir"
Resepsiyonda bulunan davetlilerin hiç birisi bence "olayı" anlamamış. Fikirleri anlamamış...
...
Senin dalın yaprağın, biz senin fidanların.
Biz, bunları yapmadık.
Sen elbette bilirsin, bilirsin Mustafa Kemal:
Elsiz-ayaksız bir yeşil yılan.
Yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal!
Hani bir vakitler Kubilay'ı kestiler.
Çün buyurdun! Kesenleri astılar
Sen uyudun. Asılanlar dirildi.
Mustafa'm! Mustafa Kemal'im!
...
(A.İ)
13 Ekim 2009 Salı
19 Eylül 2009 Cumartesi
26 Ağustos 2009 Çarşamba
30 Ağustos Zafer Bayramı Haftası Kutlu Olsun
Herkes bayraklarını astı mı balkonuna, penceresine?
Yoksa paketi, yol haritasını mı bekliyorsunuz?
İnşallah hep kutlarız, hiç anmayız!
Yoksa paketi, yol haritasını mı bekliyorsunuz?
İnşallah hep kutlarız, hiç anmayız!
25 Ağustos 2009 Salı
Okul Yıkmak Değil, Düşünce Yaratmak Önemlidir (Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir...)
Önce ÇYDD'nin burs verdiği tüm öğrenciler hakkında yapılmış, çoktan bitirilmiş inceleme-fişleme haberi gazetelere düştü.
Kanımca yeterince yankı bulmadı.
Bu belli bir planın, korkutma, sindirme stratejisinin belki de en önemli halkalarından biriydi.
Konuyu iyi analiz edebilmek için o özel öğrencilerin şu an ne hissettiğini anlamaya çalışmalıyız. Kendimizi o küçük yaşlardaki canların yerine koymaya çalışalım. Bir an için. Devlet Baba bizim için inceleme başlatmış!
Daha sonra Zeynep Mutlu Eğitim Vakfı Kemer Okulların'nın yıkım haberi gazetelere düştü.
Bu noktada Zülfü Livaneli'nin yazısından (izin vereceğini düşünerek) bir alıntı yapmak istiyorum:
"O gün tatildi ama daha önceden talimat aldıkları için erkenden kalktılar.
Hava henüz aydınlanmamıştı.
Ramazan ayıydı, belki bazıları sahurdan sonra uyumadan yola çıktılar.
Altı yüz erkek, üstlerinin hazırladığı plana göre araçlara bindirildiler. Büyük bir konvoy oluşturdular.
Konvoyda otomobiller, kamyonlar, otobüsler, ağır iş makineleri vardı. Henüz uykuda olan İstanbul’un sokaklarını, caddelerini geçerken binalar zangırdıyordu.
Uykudan kalkıp pencereden bakanlar, bir savaş filmi izlediklerini sandılar.
Konvoy gün ağarırken hedef noktasına ulaştı. İnsan ve makine gücüyle hep birlikte atağa geçtiler.
Karşılarındaki düşman, okul binalarıydı..."
Aslında neyi düşman olarak belledikleri fazlasıyla ortada...
Kanımca yeterince yankı bulmadı.
Bu belli bir planın, korkutma, sindirme stratejisinin belki de en önemli halkalarından biriydi.
Konuyu iyi analiz edebilmek için o özel öğrencilerin şu an ne hissettiğini anlamaya çalışmalıyız. Kendimizi o küçük yaşlardaki canların yerine koymaya çalışalım. Bir an için. Devlet Baba bizim için inceleme başlatmış!
Daha sonra Zeynep Mutlu Eğitim Vakfı Kemer Okulların'nın yıkım haberi gazetelere düştü.
Bu noktada Zülfü Livaneli'nin yazısından (izin vereceğini düşünerek) bir alıntı yapmak istiyorum:
"O gün tatildi ama daha önceden talimat aldıkları için erkenden kalktılar.
Hava henüz aydınlanmamıştı.
Ramazan ayıydı, belki bazıları sahurdan sonra uyumadan yola çıktılar.
Altı yüz erkek, üstlerinin hazırladığı plana göre araçlara bindirildiler. Büyük bir konvoy oluşturdular.
Konvoyda otomobiller, kamyonlar, otobüsler, ağır iş makineleri vardı. Henüz uykuda olan İstanbul’un sokaklarını, caddelerini geçerken binalar zangırdıyordu.
Uykudan kalkıp pencereden bakanlar, bir savaş filmi izlediklerini sandılar.
Konvoy gün ağarırken hedef noktasına ulaştı. İnsan ve makine gücüyle hep birlikte atağa geçtiler.
Karşılarındaki düşman, okul binalarıydı..."
Aslında neyi düşman olarak belledikleri fazlasıyla ortada...
9 Ağustos 2009 Pazar
Yüzyıllık Yalnızlık
... yalnızlık anılarını ayıklamış, yaşamın yüreğinde biriktirdiği özlem dolu süprüntüleri yakmış, geriye en acı anıları bırakarak onları arıtmış, büyütmüş, sonsuzlaştırmıştı. (GGM)
19 Temmuz 2009 Pazar
Denge(size)
...
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
...
Turgut Uyar
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
...
Turgut Uyar
Ne Zaman Tüm Gemiler Yakılır?
Bir ilişkinin başlangıç ve bitişini belirleyen önemli olaylar nelerdir?
Başlangıç: (Her iki taraf için de) Yüzü-bakışı hoşuna gider başlar, muhabbeti hoşuna gider başlar, havası seni çeker başlar. Bu liste uzar da gider.
Fazla kişiye özel bir durumdur.
Bitiş: Bunu kişiye özel olmaktan çıkartmak isterim.
İlişkinin uzunluğuna göre gözü karartma, kesip atma, bitirme, geçmişi silme çabası farklı durumlarda hayata geçirilir.
Ancak kelime olarak "bitirme" ile fiiliyatta bitirme aynı etkiyi göstermez.
Kelimeler anlatır ama hissettirmez. Bu yüzden "bitirme" kararı verirken bir çok şeyi düşünmek gerekir; Sildiklerini, tüm geçmişini, yarını, beklentilerini... Öyle haybeye göz karartmayacaksın!
Bu karar aşaması bir anlamda insanın gözünün döndüğü an, herşeyi bitirdiği, gemileri yaktığı andır. Öyleyse bu kararın çok önemli, hayatını kökünden etkileyecek kadar önemli nedenleri olmalı. Bu nedenin/nedenlerin bulunduğu notaya "eşik çizgisi" diyebiliriz. Bu çizgi artık sınır ise, karşı taraf bu eşik çizgisini geçtiği zaman tüm gemileri yakıla!
Ben gerçek sevgide bu eşik çizgisinin devamlı bir yukarı çıkacağını, çıkması gerektiğini düşünüyorum.
Soruyu şöyle soralım: sizin için eşinizi, sevgilinizi terketme sınırı nedir? Sevgiliniz size göre hangi yanlışı yapar ise O'nu terketmek istersiniz?
İkinci soru; Onca yaşanmışı, ilişki için verdiğiniz emeği, belki ömrünüzü verdiğiniz kişiyi silmek bir tarafta, diğer tarafta sizin için eşik çizgisinin demir başı olan kusur! Hangisi daha ağır?
Yeni başlayan ilişkide birinin ilk kabalığı herşeyi bitirmek için yeterli olabilir. Ancak biraz zaman geçtikten, sevgi yeşermeye başladıktan sonra bitirmek için daha ağır kusurlar gerekecektir. Herşeyi silmeğe değecek kadar!
Ben gerçek sevgide bu eşik çizgisin yok olacağını söylemiyorum, sadece zamanla çıtanın yukarı çıkacağını düşünüyorum.
Gerçek sevgi bunu gerektirir! (Şimdi bana burada Mevlana anlattırmayın!)
Başlangıç: (Her iki taraf için de) Yüzü-bakışı hoşuna gider başlar, muhabbeti hoşuna gider başlar, havası seni çeker başlar. Bu liste uzar da gider.
Fazla kişiye özel bir durumdur.
Bitiş: Bunu kişiye özel olmaktan çıkartmak isterim.
İlişkinin uzunluğuna göre gözü karartma, kesip atma, bitirme, geçmişi silme çabası farklı durumlarda hayata geçirilir.
Ancak kelime olarak "bitirme" ile fiiliyatta bitirme aynı etkiyi göstermez.
Kelimeler anlatır ama hissettirmez. Bu yüzden "bitirme" kararı verirken bir çok şeyi düşünmek gerekir; Sildiklerini, tüm geçmişini, yarını, beklentilerini... Öyle haybeye göz karartmayacaksın!
Bu karar aşaması bir anlamda insanın gözünün döndüğü an, herşeyi bitirdiği, gemileri yaktığı andır. Öyleyse bu kararın çok önemli, hayatını kökünden etkileyecek kadar önemli nedenleri olmalı. Bu nedenin/nedenlerin bulunduğu notaya "eşik çizgisi" diyebiliriz. Bu çizgi artık sınır ise, karşı taraf bu eşik çizgisini geçtiği zaman tüm gemileri yakıla!
Ben gerçek sevgide bu eşik çizgisinin devamlı bir yukarı çıkacağını, çıkması gerektiğini düşünüyorum.
Soruyu şöyle soralım: sizin için eşinizi, sevgilinizi terketme sınırı nedir? Sevgiliniz size göre hangi yanlışı yapar ise O'nu terketmek istersiniz?
İkinci soru; Onca yaşanmışı, ilişki için verdiğiniz emeği, belki ömrünüzü verdiğiniz kişiyi silmek bir tarafta, diğer tarafta sizin için eşik çizgisinin demir başı olan kusur! Hangisi daha ağır?
Yeni başlayan ilişkide birinin ilk kabalığı herşeyi bitirmek için yeterli olabilir. Ancak biraz zaman geçtikten, sevgi yeşermeye başladıktan sonra bitirmek için daha ağır kusurlar gerekecektir. Herşeyi silmeğe değecek kadar!
Ben gerçek sevgide bu eşik çizgisin yok olacağını söylemiyorum, sadece zamanla çıtanın yukarı çıkacağını düşünüyorum.
Gerçek sevgi bunu gerektirir! (Şimdi bana burada Mevlana anlattırmayın!)
9 Haziran 2009 Salı
1 Haziran 2009 Pazartesi
Make me Wild...
Önce Alp'e kırmızı ışıklarda arkadan bi kodum...
Benim ayna bir tarafa uçtu, Alp ve motoru başka tarafa :-)
Yaw kardeş, öle birden mi durur insan yolda?
Belediye otobüsü Alp'den para ister oldu!
Alp'de savunma hazır: "E bana da arkadan vurdular..."
Sonra da bana; "Sen mi vurdun bana?" diyor... :-)
Ondan sonra Anadolu Kavağında bol bira ve bol nikotin ile kendimize geldik.
25 Mayıs 2009 Pazartesi
Shimmer & Shine
It takes hundered miles of love,
To heal a mile of pain...
I never say goodbye to the scene
And I never blow out a flame
And I got
White lies for dark times and I don't need your crutch
I'm kicking out stained glass windows and I'm
Tender to the touch
...
But life is trying to force me
Force me to trust
I've done all I can
I do what I must
To heal a mile of pain...
I never say goodbye to the scene
And I never blow out a flame
And I got
White lies for dark times and I don't need your crutch
I'm kicking out stained glass windows and I'm
Tender to the touch
...
But life is trying to force me
Force me to trust
I've done all I can
I do what I must
19 Mayıs 2009 Salı
Türkan Saylan'ın Düşündürdükleri
19 Mayıs 2009 tarihinde, Teşvikiye camiinde, herkese nasip olmayacak bir şekilde Prof. Dr. Türkan Saylan'ı "dinlenmeye" yolcu ettik.
Ben görevimi yaptım... dedi kendisi.
"Biz" ne yaptık diye sormak lazım.
Kanımca görev tanımı kadar görevi hayata geçirme biçimi de önemli.
Prof. Dr. T.Saylan hem vatanı ve milleti için hayati konularda görev aldı, hem de rolünü görev almaktan öte, sorumlu hissederek, sonuca götürerek, yarıda bırakmayıp meyvelerini toplayarak taçlandırdı.
Cenaze namazını kıldıran imam İhsan Özkeskin hem orada bulunanların hem de genel çoğunluğun yüreğine su serpti. Aklın ve mantığın aslında din kitapları ile ne kadar paralel olduğunu gösterdi. Herkesin ihtiyacı olan rasyonel bakış açısını ortaya koydu.
Yeterki yobazlıktan, taasuptan uzak duralım, o zaman doğru yolu bulacağız! (dedi)
İmam İhsan Özkeskin'den, üzerinde düşünülmesi gerken satır başları:
- T.Saylan dinlenmeye çekildi. Asıl ölüler hala aramızda yaşayıp, geriye bir eser brakamayanlardır...
- İnsan geriye 3 şey bırakır: Yaptığı eserler, iyilikleri, duacıları. Bunlar yoksa ölü sayılır.
- İnsanlar ölen arkasından aslında kendi hallerini düşünüp ağlar...
Allah hepimize "ben görevimi yaptım" deme mutluluğu versin.
14 Mayıs 2009 Perşembe
Green II
22 Şubat 2009 Pazar
Green
14 Şubat 2009 Cumartesi
Yellow - Viva La Vida
10 Şubat 2009 Salı
Hiç Gelme Gideceksen - 2
4 Şubat 2009 Çarşamba
En Güzel Çağım
En güzel çağımdayım!
Zamana inat,
Kendimle dalga geçercesine,
Hayattaki en büyük eserim,
Kendimle barışık.
Zamana inat,
Kendimle dalga geçercesine,
Hayattaki en büyük eserim,
Kendimle barışık.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
son söz:
hayat; sen ilerisi için plan yaparken yaşadıklarındır.